Platon, bu benzetmede elleri ve ayakları bağlı üç insanı sırtları mağaranın girişine gelecek biçimde mahkum konumda tasvir ediyor. Dışarıda yürüyen insanların ellerindeki cisimlerin duvara yansıması dışında başka herhangi bir şey göremeyen bu insanlardan biri kendini kurtararak dışarıya çıkıyor. Güneş ışığı gözlerini kamaştırıyor ve gördüğü cisimleri zihninde anlamlandıramıyor. Bu cisimlerin gölgeleri kendisine daha anlamlı geliyor ve gölgelere dokunmaya çalışıyor ancak bu denemeleri başarısız oluyor. Zamanla nesnelere dokunabiliyor, onları izleyebiliyor. Tabiri caizse bu aydınlanmanın getirdiği şaşkınlık ile bu bilgiyi arkadaşlarına anlatmak üzere mağaraya giriyor ve başlıyor anlatmaya. Arkadaşları dış dünyayla teması yüzünden delirdiğini sandıklarından, kendilerini serbest bırakmasına izin vermiyorlar ve orada öylece yaşamaya devam ediyorlar. Çünkü mutlular, tutsak kalmak onlar için problem değil ve yeni bir şey öğrenmek istemeyecek kadar korkaklar.
Platon'un bu benzetmesi, filozofların insanları aydınlatmak için verdikleri çaba karşısında aldıkları sert ve aşırı tepkileri göstermektedir. Günümüzde çoğu insan içerisinde bulunduğu duruma öylesine alışmış ki, şartları kötü olsa bile bunu kendilerine bile itiraf edemiyorlar. Cehalet mutluluk demektir onlar için.
Toplumun yapı taşını oluşturan her birey kendisini geliştirmeli, donanım kazanmalı ve olabildiğince bilginin peşinde koşmalıdır. Gelişimin yolu budur. Birey olarak sadece kendi hayatımızdan sorumluyuz fikri bana göre her zaman doğru olmayabilir. Çünkü parça, asla bütünden bağımsız düşünülemez.
fotoğraf: https://www.google.com.tr/search?q=platon+ma%C4%9Fara+metaforu&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwiDsMW42O_eAhXCESwKHcSWDroQ_AUIDigB&biw=1366&bih=636#imgrc=XHMxScvNU0v0vM:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder